1 Ekim 2012 Pazartesi

Costa Gavras ve Z

Kendisini keşfetmem ablamın film önerisi sayesinde olmuştur. Kendisinden aldığım "Z" ve "Le couperet" filmlerini izleyerek çok etkilendiğimi ve hakkında daha fazla araştırma yaptığımı söyleyerek başlayayım.


Z (Ölümsüz) 1969 yapımı, Yunanistan'daki baskıcı sağcı rejiime alenen gönderme yapan (“Any resemblance to real events, to persons dead or living, is not accidental. It is INTENTIONAL.”), bu zamanda geçen bir politik düzen oyununu anlatan vurucu bir film.
Cuma akşamı koltukta yatıp izleme ve "iki saat üst üste izlemeyebilirim yarın devam ederim yarım kalırsa gibi" bir laubalilikle başlayıp, bırakamadığım, yerimden zıplayıp bunlar benim memleketimde de sürekli oluyor diye üzüntülere, öfkelere kapıldığım film. Yves Montand filmin başrolünde yer alıyor, kadrodaki diğer oyuncuları da Gavras'ın diğer filmlerinde farklı rollerde görüyorsunuz. Yves Montand bu üçlemenin her birinde başrol oyuncusu ve gerçek yaşamdaki hayatı, eğilimi ve yaptıklarından onun da Costa Gavras gibi kaliteli ve insancıl yönlerine güvenerek diğer filmleri neler diye merak ediyorsunuz.

Le couperet ise harika şekilde işlenmiş bir kara mizah. Konusu anlatıldığında birçok insanın yok artık diye şaşırdığı ama bence biraz düşününce bir çok beyaz yakanın ya o seviyede olabileceği, oraya gelebileceği fakat farkında olmadığını göreceği çok gerçekçi ve çarpıcı bir film.

Bu iki filmi izleyince bir de sevgili antilopçuğumla blog mevzusuna giriş yapıp, ilk konuyu da Costa Gavras seçince hızımı alamadım ve "Politik Hoşgörüsüzlük Üçlemesinin" kalan ikisi olan L'Aveu (1970) ve Etat De Siege (1975)'i de bulup izledim.

Arkasından Sissy Spacek (Oscar Adayı olmuş bu filmle) ve Jack Lemmons'ın harika oyunculuklar sergilediği Missing (1982), Jessica Lange'e yine Oscar adaylığı getiren Music Box, John Travolta ve Dustin Hoffmann'ın Amerika'daki insaniyetten uzak vahşi medya dünyasından bir örnek hikaye sergiledikleri Mad City ve 2. Dünya Savaşından çarpıcı bir hikaye aktaran Amen ile devam ettim.

En son olarak da Eden is West isimli Fransa'ya gemi ile kaçak gelen bir mültecinin başından geçenleri anlattığı insanın içini cız ettiren, oyunculukta mükemmeliyet sayesinde belgesel kadar gerçekçi bir trajediyi izledim.

Costa Gavraz filmlerinde kitleleri, kalabalık kadroları yoğunlukla kullanıyor ve bunu belgesel havasında değil gerçek yaşam gerçekçiliği ile sunmayı başarıyor.

Costa Gavras'ın tüm filmlerinde insanlık, tarafsızlık ve vicdan öğelerini bulabiliyorum. Bunları bir de üstün yönetmenlik yeteneği ile birleştirince tanıdık ve keyifli bir dost sohbeti gibi, zevk alacağınızdan şüphe duymadığınız filmler ortaya çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder