The Great Gatzby
Akıllı telefonumu ilk aldığım zamanlarda uygulamalarda kitabını bulmuş okumaya çalışmıştım. Hem ufacık ekrandan okuma zorluğu, hem İngilizce olması, hem de ufak aralarda okumaya çalışma anlamamı zorlaştırınca bıraktım. İzlemek de bugüne kısmetmiş.
Unutmadan düşündürdüklerini yazayım dedim.
Film sinemalarda oynayalı uzun zaman oldu, biraz hakkında okuyabildim. Kitabı okuyup filmi izleyenler, filmi sadece bir aşk hikayesinden ibaret anlatmış diye eleştirmiş. Ben ise tam bir aşk hikayesi görmedim. Ben ne gördüm?
Filmde savaşların, ülkelerin, halkların, ideolojilerin, umutların, insanların simgeleştirildiğini gördüm sanki.
Şanlı bir geçmişi olmayan, parlamaya çalışan, Avrupalı olmaya çalışan Amerika; Gatzby (partilerinde, hizmetinde her çeşit insan, politikacılar, kaçakçılar, fesli çalgıcılar, zengin insanlar ve hepsi bulundukları koşulların nasıl bir araya geldiğinden bihaber).
İnsanlara davranışı, ayrımcılığı, Hitler tipi ile ırkçı, asil Avrupa tipindeki soylu (!) insanlar; Tom Buchenan (farklı aksanlı uşaklar, asil zevkler...).
Kendi eğlencesi, sefası için kullandığı, yanlarında her zaman tanrının olduğu halk; motor tamircisi, karısı, tüm hizmetliler.
Fırsatı değerlendirip yükselmeye çalışan tüm insanlar, kapitalist düzen sayesinde yükselenler.
Küçük bir aşk macerası ile hayatı renklenen ama asla özünden uzaklaşmayacak Avrupalılar ya da tuzu kurular (bunu sadece Avrupalılara mal etmemek gerekli), şaşaa, ihtişam, lüks düşkünlüğü: Daisy
--------------Spoiler ----------------------------------------------
Gatzby ölür ve umutla, iyi niyetle yapılmaya çalışılan her şey ölür.
Pembe takımlı Gatzby'nin ve tüm umutluların bu cennet hayaline ulaşmak için yeşil ışığı söner...
--------------Spoiler ----------------------------------------------
God knows what you’ve been doing, everything you’ve been doing. You may fool me, but you can’t fool God!